28 Haziran 2011 Salı

Özlem Sona Erdi

Yaklaşık 10 aydır süren bekleyişim dün itibariyle sona erdi. Her ne kadar zaman zaman senaryoda saçmalıklar olsa; kitaplardan çok uzaklaşıyorlar diye kızsam ya da Bill'e daha da önem kazandırmak için eklemeler yapsalar da en favori dizim True Blood.

True Blood

Yaz sezonunda yayınlanan bir dizi olduğundan kış ayları onu beklemekle geçiyor. Hale hazırda 10 kitap olan seriden uyarlama dizi izleyende bağımlılık yaratıyor. Bunda Başrol oyuncularından ve benim favorim olan Alexander Skarsgard'ın payı tabi ki büyük. :))
True Blood - 4-01 She's Not There
İzlemeyen ama merak edenler için kısa bir bilgi vermek gerekirse; doğaüstü yaratıkların kol gezdiği dizi esas olarak vampir temeli üzerine kurulu. Esas kızımız Sookie Stackhouse hemen her erkeğin birlikte olmak istediği normal (!) bir insan evladı. Onu diğerlerinden ayıran en büyük özelliği ise zihin okuyabilmesi. Vampirler kalpleri atarak yaşayan varlıklar olmadığından onların zihnini okuyamıyor. Bu da onun için cennet demek. Çünkü normal insanların yanındayken beyninde sürekli bir gürültü hakim ve o bunu engellemek için kendisini kontrol etmek durumunda kalıyor. Oysa vampirlerin yanındayken kendisini normal bir insan gibi hissedebiliyor. O, bu nedenle; vampirler ise onun zihin okuma yeteneğinden faydalanmak için bilrikte olmaya devam ediyorlar. Etrafındaki vampirlerin başında aşık olduğu Bill ve tam olarak isimlendirilemeyen bir bağlılığının bulunduğu Eric geliyor.
True Blood - Eric, Sookie ve Bill

True Blood - Vampire Family

HBO'nun 3 sezondur yayınlanan ve Pazar günü 4. sezonu başlayan dizi, fantastik kurguları sevenlere kesinlikle tavsiye edeceğim bir yapım. Amerika'da Pazar akşamları yayınlan dizi Pazartesi akşamı altyazılı haliyle Türkiye'deki sitelerde bulunabiliyor. Pazartesi akşamlarımızın anahtarı bu yaz da ona ait. :))

True Blood - 4-01 She's Not There

27 Haziran 2011 Pazartesi

Dedicated To My World


İnternette dolaşırken bir yerde görüp çok beğenmiş ve bilgisayarıma kaydetmiştim. Bir şey ararken karşıma çıktı; sizlerle de paylaşayım istedim. Pazartesinin sıkıcılığını üzerinizden atmasını dilerim. 

22 Haziran 2011 Çarşamba

Bunlar Benim Olmalı

Takı, özellikle de yüzük benim için vazgeçilmez bir aksesuardır. Kendimi bildim bileli mutlaka en az bir tane vardır parmağımda. Doğal olarak bunları görünce çıldırdım. Öyle bir Batman fanatiği falan değilimdir ama bunlar çok güzel. Hepsini istiyorum...


Gotham City Yüzük



Gotham City Yüzük



Gotham City Yüzük








Batman Yüzük


Batman Yüzük


Batman Yüzük



Siren Bileklik


Siren Bileklik


Daha fazlası için görselleri aldığım noirjewelry resmi sitesine buyrunuz.


20 Haziran 2011 Pazartesi

Yeni Favorim Medinella

Bir doktor muayenehanesinde görüp aşık olduğum çiçeğe yıldönümümüzde eşim sayesinde sahip olmuştum. Geldiğinde sadece küçücük tomurcukları bulunan yeşil yapraklı bir bitkiydi. Hatta ya açmazsa korkusu yaşıyordum. Geldiği andan itibaren tabiri caizse gözünün içine baktım ve sonunda o da bizi ödüllendirdi. İşte yeni favorim "Medinella"

Medinella

Medinella
Duydunuz mu bilmem ama ben çok beğeniyorum. Umarım uzunca bir süre çiçeği üzerinde kalır ve sonrasında da tekrardan açtırabiliriz.

14 Haziran 2011 Salı

Heyecanın Doruk Noktası

Heyecan, adrenalin, hız ve bağımlılık yapan tutku Rollercoaster... Kesinlikle büyük bir tutku ile seviyorum. Oysa ki ilk binişimi hatırlıyorum da ne komiktim. Mideme kramplar giriyordu. "Buralara kadar geldim; binmeden dönmem" diyordum ama korkudan da bacaklarım neredeyse titriyordu. Hem de ilk bindiğim Sea World'deki Kraken'dı. Dualar eşliğinde bindiğim ilk seferin ardından koşarak ikinci kez sıraya girdim. Böylelikle bu tutku da başladı ve devamı geldi.

Kraken'ın yakından düzgün fotoğrafını çekmek mümkün değildi; o nedenle fotoğrafı helikopter turu yaptıran bir firmanın sitesinden aldım. Arkada görünen de Journey to Atlantis. Bot ile dolaşılan ve genellikle yüksek bir düşüş ile biten atraksiyonlardan birisi.  

Sea World Kraken

Ama favorim Universal Studios'daki rollercoasterlar. Bunların başında Hulk geliyor. Her gidişimde defalarca hatta peşpeşe 4 kere bindim. Fotoğrafta bir kısmını görebiliyorsunuz. Diğerlerinden farklı olarak Hulk bir geri sayımın ardından kapalı alandan gökyüzüne doğru fırlayarak rampadan çıkıyor. Her seferinde muazzam bir duygu...

Universal Studios Hulk Rollercoaster

Bir diğer favorim 2010 yılında yeni açılan Hollywood Rip Ride Rockit. Muazzam bir şey. İlk gördüğünüzde nasıl yani olduğunuz ama bindiğiniz anda bir dahasını istediğiniz bir eğlence. Enerji dolu. O kadar ki alet binmeniz için durmuyor. :)) Sadece yavaşlıyor; siz hazır bekliyorsunuz; bir öncekiler hızlıca iniyorlar ve siz yürüyen bir bant üzerinde hızlıca yerinizi alıp güvenlik bariyerini kapatıyorsunuz. Hemencecik dinlemek istediğiniz müziği seçiyorsunuz. Size özel kulaklarınızın yanında hoperlörler var; herkes kendi istediği müziği dinliyor. Ayrıca müzikle birlikte ellerinizi daha rahat hareket ettirebilesiniz diye sadece belinizden bağlısınız; omuzlarınız ve elleriniz serbest. Sonra fotoğrafta da rahatlıkla görülen 90 derecelik bir tırmanış başlıyor; ardından hızlıca bir düşüş ve gerisi geliyor. Kesinlikle muhteşem bir deneyim. 

Hollywood Rip Ride Rockit

İki adet rollercoaster'dan oluşan eski adıyla Dueling Dragons ya da yeni adıyla Dragon Challenge. Birisi Ice diğeri Fire. İkisi de farklı tatlara sahip güzellikler. Mavi renkteki ice daha az dönüşlü ve daha sakin; kırmızı renkteki fire ise daha hareketli ve dönüşlü. Binmeye doyamadığımız eğlencenin başta gelenlerinden. Yine resmini çekmek tam mümkün olmadığından yardım alıyorum. :)



Daha net anlayabilmek için aşağıdaki çizime bakabilirsiniz. Her ikisi aynı anda hareket edip rampayı tırmanmaya başlıyorlar ve aynı anda yokuştan aşağı iniyorlar. Böylece yolun yarısında karşılaşıp bir üstteki kare yakalanabiliyor.


Türkiye'de bile artık hemen her büyük lunaparkta bulunan büyük düşüşlerden birisi olan Universal Studios Dr. Doom's Fearfall. Çok klasikleşmiş bir deneyim. Ama parkı yukarıdan görmek için güzel bir yol.  

Universal Studios Dr. Doom's Fearfall

Ya da ona benzer bir nitelikte ama bir hikayeye dayandığı için farklı olan Disney World'deki The Twilight Zone Tower of Terror var. Otel asansörüne binmiş masumane bir gezi yaparken birden asansör kontrolden çıkıyor ve fotoğrafta gördüğünüz boş pencerelerden dışarı sarkmaya başlıyor. Tekrar pencere kapanıyıor siz başka kata hareketleniyorsunuz ve o anda yeni bir pencere açılıyor. Biraz korku biraz seyir. Parkı yüksekten görmek için de güzel bir yol.

Disney World The Twilight Zone Tower of Terror

Bir de iç mekanlarda olanlar var ama onları fotoğraflayamadık. Örneğin The Simpsons Ride, Space Mountain, Harry Potter and the Forbidden Journey, Revenge of the Mummy, Spiderman, MAn in Black, Twister gibi. Hepsinin yeri ayrı.  

Tam olarak rollercoaster kategorisine dahil olmasa da Disney World'deki Big Thunder Mountain Railroad eğlenceli olan küçük atraksiyonlardan birisi. Ufak tefek göründüğüne bakmayın bayağı hız yapıyor ve keyifli.

Disney World Big Thunder Mountain Railroad

Atlantis gibilerden de her parkta bulunuyor. Onlar rollercoaster olarak sayılmasa da onları da seviyoruz. :)) İşte yüksekten düşüşü ile karşınızda Atlantis.

Sea World Journey to Atlantis

Ya da Universal Studios'daki Dudley Do-Right Ripsaw Falls. Sırılsıklam olmanız garanti. :) Eğer siz tam olarak ıslanmamışsanız diğerlerinden kendinizi eksik hissetmeyin diye benim fotoğrafı çektiğim köprünün üzerinde su tabancaları var. :)) 25 cent atarak gelenleri ıslatabiliyorsunuz. Emin olun mutlaka su tabancası ile sizi ıslatmak için hazır bekliyor olacaklar.

Universal Studios Dudley Do-Right Ripsaw Falls

Yaklaşık 7-8 dakikalık sevimli müzikler ve görüntüler eşliğinde yapılan bir bot seyahatinin ardından bir düşüş ile sonlanan Disney World'deki Splash Mountain diğer örneği.

Disney World Splash Mountain

Ama bu aletlere binmek de öyle kolay değil. Her biri için en az 30 dakika sıra beklemeniz gerekiyor. Bazılarında bekleme süresi 1,5 saati bulabiliyor. Onları bir kenara not edip sonra gelmek üzere oradan ayrılıyorsunuz. Bekleme süresinde sizi meşgul etmek için yiyecek ve içecekler hemen her yerde bulunabiliyor. Sıra içerisinde bilimum yerlerde su için musluklar var ve sıkılmanızı önlemek için görsel bir kaç şey etrafa yerleştirilmiş durumda. Ama neticede bekliyorsunuz.

Harry Potter and the Forbidden Journey

Örneğin Harry Potter'da 45 dakikalık bekleme süresi cidden azdı. En aşağı 75 dakika gördüğümüz için daldık hemen. Bu da  bekleme sırasından bir görüntü.

Harry Potter and the Forbidden Journey

Ancak parkın kapanış saatlerine yakın sıra bekleme 10 dakikaya falan iniyor. Bir tek istisnası var. Herhangi bir tatilin olmadığı pazar günleri daha boş oluyor. Genellikle insanlar pazar günleri evde dinlenmeyi tercih ederlermiş. Zaten alışveriş merkezleri olsun; diğer aktiviteler olsun pazar günleri diğer günlere kıyasla çok daha erken saatlerde kapanıyor. 

Gitmek lazım. Mutlaka görmek lazım. Eğlencenin dibine vurmak lazım. Hayatı çocuk gözüyle tekrar yaşamak lazım. Gençliğin tadına tekrar varmak lazım. Tüm sorunları unutup kendini kaybetmek lazım. Yaşadığını hissetmek lazım. İçindeki çocuğu beslemek lazım.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Mimci Geldi Haaanımmmm

Canımcım Şizofrenik Human'dan yeni bir mim daha gelmiş. Bu seferki bayağı bir zor. Hadi bakalım.

Mimin konusu : Eğer bir zaman tüneli olsaydı -geçmişten ya da gelecekten- hangi zamana gitmeyi, kimi, hangi olayı görmek isterdiniz? Bu sizin yaşadığınız - yaşamadığınız (Kendi unutamadığınız, keşke o anı tekrar yaşasam dediğiniz veya tarihte görmek istediğiniz bir olay vs...) Tanıdığınız ya da tanımadığınız görmeyi istediğiniz kişi olabilir..

Şimdi bu mime tek bir cevap vermek biraz zor. Ben baştan söyleyeyim o zaman tünelini oyuncak eder çıkmazdım herhalde :))

Geçmişimde Değiştirmek İsteyeceğim Tek An: Her ne kadar böyle bir şeyi değiştirmenin sonuçları ne olur onu kestiremesem de öncelikle bundan 4,5 yıl öncesine seyahat edip trafik kazasında vefat eden çok yakın dostumu uyarmak ve o kazaya engel olmak isterdim. Böylesi bir acıdan sonra hiçbirimiz eskisi gibi olamadık; sanırım bundan sonra da olamacağız.

Geçmişte İzlemek İsteyeceğim An: Esasında sevgili eşim ile yollarımız çok daha erken yıllarda kesişmiş olmasına rağmen (aynı yıl aynı dersaneye gitmişiz) o yıllarda karşılaşmadık; ya da birbirimizin farkında olmadık. O yıllara gidip hakikaten karşılaşmamış mıyız; yoksa ilgi odaklarımız mı farklıymış diye bakmak isterim. Hem onun hem de kendimin o yıllarına bakmak isterdim.

Yaşamak İsteyeceğim Tek Zaman Dilimi: Başka bir zaman diliminde yaşama ihtimalim olsa 1800'lerin sonunda Amerika'da yaşamak isterdim. O kabarık elbiseler, balolar, çay partileri vs. İnsanların bilgisayar, internet, televizyon gibi şeylerden haberdar olmadıkları; hayatı yaşayanları izlemek yerine yaşadıkları yıllarda olmak isterdim.

Geçmişten Tanışmak İstediğim Tek Kişi: Kesinlikle Atatürk. O'nun dehasını okumak değil görmek; sözlerini dinlemek; varlığını hissetmek isterdim.

Gelecekte Görmek İsteyeceğim Tek An: Kıyametin kopmasından 10 dakika öncesine gitmek isterim. Hangi zamanda, hayat ne alemde, ne kadar değişmiş her şey, ben yaşıyor muyum bilmek isterdim.

Bizim kız kimse mim yapmıyor diye bu sefer cimri davranmış sanırım. Neyse ben herkesi yazayım ve mimimizi TNProGossiv3Vişne Çürüğü..NzN ve A-H'ye göndereyim.

2 Haziran 2011 Perşembe

İnternetten Yurt Dışı Alışveriş Bilgilendirmesi

Bildiğiniz üzere internet üzerinden yapılan yurt dışı alışverişlere kısıtlama hatta belli ürünlere yasaklama gelmişti. Daha önce de şu yazımda bahsemiştim. Biraz zaman geçtikten sonra bir iki deneme yapacağımı söylemiştim ve yaptım. Yasaklamadan sonra bu ay içerisinde 3 kere ayrı ayrı oje siparişi verdim ve hepsi elime sorunsuzca ulaştı. Yalnız hala acaba gelecek mi korkusu ile sipariş veriyorum. Cuma günü bir sipariş daha verdim. Bakalım...


Öncelikle şunu belirteyim; yasaklama ve kısıtlama halen devam ediyor. Kalktı diye düşünmeyin; ben sadece riski göze aldım. Ürünlerin gümrüğe takılması durumunda ya gidip gümrük vergisini ödeyecek ve öyle ürünlerime kavuşacak; ya da parasını ödediğim ürünleri gümrüğe teslim edecektim. Bu ihtimallere razı olursanız siz de deneyebilirsiniz.


Esasında oje kozmetik grupta olduğu için kesinlikle gümrüksüz sokulamayacak bir üründü. Ama benim de almak istediğim ojeler vardı. Şansımı denedim ve tuttu. Şansı arttırdığını düşündüğüm faktörleri denemek isteyenlerle paylaşayım.


1) Ürünlerin tamamını Ebay'deki satıcılardan almıştım. Dolayısıyla gönderici kısmında tıpkı alıcı kısmında olduğu gibi bir başka isim yazıyor. Yani bir firmadan gelmiyor ve bir firmaya gitmiyor. Bu da paketin içerisindekinin ticari nitelikte olmadığını düşündürüyor.


2) Bir firmadan ya da mağazadan alınmadığından paket ya da zarf üzerinde irsaliyeli faturanın bir kopyası bulunmuyor.


3) Paketler oje içerdiğinden küçük ve hatta içerisinde 3'e kadar oje içerenler koruma balonlu zarflardan. İçerisindekilerin değerinin düşük olduğu izlenimini veriyor.


4) Gelen paketlerin tamamı posta yoluyla geldi. Ülkeye ünlü markaların gönderdiği şekilde Fedex veya benzeri kargo şirketleri ile havaalanı gümrüğünden değil; posta gümrüğünden giriş yapıyor. Havayolu genellikle ticari gönderilerin tercih ettiği; posta ise şahsi gönderilerin tercih ettiği bir yol. (Tabi ki istisnalar var. Asos, Strawberry, Cherry Culture gibi firmalar ucuz olduğu ve genellikle gönderi bedelini kendileri ödedikleri için postayı tercih ediyorlar. Ama ilk iki maddeyi yerine getirmediklerinden dikkat!) Posta gümrüğünden giriş yapan paketlerin  daha fazla şansı olduğunu düşünüyorum.


5) Daha büyük veya farklı yerlerden sipariş vermeyi düşünenler için imkanınız varsa hediye paketi yaptırmanızı öneriyorum. Çok şüphe uyandırıcı olmadığı sürece genellikle gümrükte hediye paketleri açılmıyor.


Tüm bunlara rağmen paketiniz gümrüğe takılabilir. Riski alıp almamak size kalmış. Sanırım ben gümrüğe takılana kadar risk almaya devam edeceğim. O zaman da ne kadar uğraştığıma bağlı olarak bir dahasına karar veririm artık. :)