27 Mayıs 2013 Pazartesi

We Will Rock You

Esasında bu ayın başında, ilk gösterisine gitmiş ve yorumumu bi an önce yazıp gidip gitmemek konusunda kararsız olanlara yardımcı olmak istemiştim; ancak bu aralar yine çok yoğun olduğumdan fırsat bulamamıştım. Bu yazı şu an işinize yaramayacak bir bilgi olacak ama belki ileride yarar; kim bilir.

Bu gittiğim ve beğendiğim ikinci İngiliz müzikali oldu. Gerçekten çok güzeldi. Ama tabi ki bunda Queen şarkılarının payı çok büyük. Çünkü olay müzik ve dans. Koreografi güzel; dekor sıradan; ışık kullanımı başarılı; şarkı seçimleri ise muhteşem. Ülker Arena'da izlediğim diğer gösterilerin aksine bu gösteride ses sistemi kusursuzdu; çok yüksek seste bile seste dağılma; anlaşılırlığını yitirme gibi sorunlar olmadı.

Bu gösteride memnun olduğum bir diğer husus da daha önce olmadığı için eleştirdiğim hediyelik eşya standının bu gösteride olmasıydı. Hatta ben "Biletix" sayesinde bir T-Siirt kazandığım için çok da mutluydum. Erken gittiğimizden heme tuvalette üstüme giyip gösteriyi üzerimde T-shirt'ümle izledim. :))



Kısaca müzikalden de bahsedecek olursam; gelecekte, günümüzden 300 yıl sonrasında "Iplanet" gezegeninde tamamen sanal denilebilecek gerçeklikte bir hayat yaşamaya başlamış insanoğlu. Müzik yapmanın yasak olduğu dünyada gençler, sadece kendilerine dinletilen müziği dinleyebiliyorlar. Rock&Roll'un yasaklandığı ve hatta unutulduğu dünyada bir kurtarıcının geleceğine dair inananlar arasında bir efsane dolaşıyor. Ve günlerden bir gün bulunan bir gitar ile birlikte gençler gerçek müzikle tanışırıyorlar.

Müzikal barkovizyonda Türkçe alt yazılı olarak sergilendi. Bu İngilizceyi çok iyi bilmeyenler için bence güzel düşünülmüş bir fikir. Ancak orası sahneden biraz uzak olduğundan oraya sürekli bakanlar gösteriyi rahat izleyememiş olabilirler. 

İlk yarısı ikinci yarısına kıyasla daha sıradan olan müzikalin ikinci yarısı hatta üç şarkılık finali tek kelimeyle muhteşemdi. Finali ayakta, şarkılara eşlik ederek izledik. Kalabalığa kalmamak için ya da bilemediğim başka tür gerekçelerle alkış sırasında koşarak salonu terk eden zeki arkadaşlar için çok üzgünüm; çünkü "Bohemian Rapsody" ile yapılan esas finali kaçırdılar. Şarkıların yanı sıra çok güzel esprileri ve çok manidar göndermeleri olan müzikali ben çok beğendim. Dediğim gibi geç gelen bir yazı oldu ama belki ihtiyaç duyanlar olabilir. İleride ya da başka bir yerde izleme imkanı olanlar kaçırmasınlar bence diyerek hiçbir şeyin tam olarak anlaşılmadığı fotoğraflar ile sizleri baş başa bırakıyorum :))








29 Nisan 2013 Pazartesi

21 Nisan 2013 Pazar

Özlenen Tat

Bendeniz kahve delisiyimdir. Ama öyle böyle değil. Üniversitedeyken günlük tüketim miktarım çılgınlık düzeyindeyken şu an daha sınırlı. Sabah ve öğlen sade Türk kahvesi; akşam ise filtre kahve / espresso / americano. Kahveyi sadece içmeyi değil; yemesini de severim. Kahveli çikolata, kahveli draje, mersi çikolatasının cafe cream versiyonu veya dondurma. Dondurma en sevdiğim ve ne kadar tok olursam olayım asla hayır diyemediğim tek tatlıdır. Bu durumda kahve ve dondurma birleşiminin bende yaratacağı tahmin etmek çok da zor olmasa gerek :)))

Algida'nın kahveli cornettosunu delice tükettiğim yılı hatırlayıp da kaldıranlara küfretmediğim bir an yoktur. Çocukluğumun belki de en güzel hatıralarındandı. Tüm yaz boyunca günde en az 4-5 tane yerdim. Hala hatırladığımda özlemle andığım bir tattır kendisi. Amaaaa artık özlemim bir yerde sona erecek. Çünkü Algida yeni bir dondurma çıkarttı. "Magnum Black Espresso"




Yedim.. Çok beğendim.. Kesinlikle tavsiye ederim... Yaz için dondurma tercihim belli oldu. Tabii ki Bodrum'daysam Türkbükü'ndeki "Doğal Dondurmacı"yı ve İstanbul'dakki meşhur "Dondurmacı Yaşar Usta"yı hariç tutuyorum. Onların yeri apayrı. Onlar varken tabi ki gözüm fabrikasyon dondurmayı görmez. Hem doğal dondurmacının mükemmel Türk kahveli dondurması var. :))




Algida bu yaz için bir de "Magnum Pink" çıkmış. Narlı.. O da pek bir güzel ama kahvelinin yerini asla tutamaz. Yine de aranızda tercih edenleriniz olabilir; bilginiz olsun.. Kendim yemekten ya da saldırmaktan demeliyim fotoğrafını çekmeye fırsat bulamadığım ve görselleri Algida'nın resmi sitesinden aldım.



Modern Romeo & Juliet



Geçen haftalarda American Dance Theatre Odyssey tarafından sahnelenen "Modern Romeo & Juliet" dansını izleme imkanım oldu. İstanbul'da olmanın en güzel yanı sanırım bu; tüm etkinliklere katılabilmek.. :))

Benim gibi Modern dans ve pop müzik sevenler için gerçekten çok güzel bir gösteriydi. Beyonce, Justin Timberlake, Enya, Ricky Martin gibi dünyaca ünlü yıldızların şarkıları eşliğinde çeşitli dans stilleri ile dans eden grup, 2006 yılından bu yana Utah eyaletinin en iyi dans grubu olarak seçiliyormuş.

Juliet'in ailesi Latin/Salon; Romeo'nun ailesi ise hip hop dans performansı sergileyerek yeri geliyor kapışıyor; yeri geliyor savaşıyorlar. Olan zavallı sevenlere oluyor; ama seyirci olarak da en güzel dans performansını izlediğimiz bölüm geldiği için iki aileye şükranlarımı sunuyorum. Zira Romeo'nun, Juliet'in ölü zannettiği bedeni ile gerçekleştirdiği dans inanılmazdı. İkisi arasında tüm gece boyunca olmadığını düşündüğüm kimya, uyum ne derseniz adına, son dansta vardı.

3 günlük bir zaman dilimi için buradaydı gösteri; yani çoktan gitti. Daha önce yazmak mümkün olmadı bu yazıyı ama bir daha gelecek olursa aklınızda bulunsun. Son olarak alkış sırasında çektiğim tek fotoğraf karesini de paylaşayım.



Modern  Romeo & Juliet

18 Mart 2013 Pazartesi

Cirque Du Soleil Michael Jackson The Immortal World Tour



Cuma akşamı biletlerini çok önceden aldığım Cirque Du Soleil Michael Jackson The Immortal World Tour vardı. Bu Cirque Du Soleil'in izlediğim üçüncü gösterisi oldu. Umarım diğer gösterilerini; özellikle de zamanında imkan yaratabilecek olmama rağmen izleyemediğim ve bundan dolayı pişmanlık duyduğum KA'yı bir gün izleme fırsatı bulurum. 

Bu gösteriye gelecek olursak; diğer ikisinden format olarak epeyce farklıydı; ki esasında bunun bir dans konseptli yapılmış olduğu düşünüldüğünde beklenen bir olaydı. O yüzden diğerleriyle kıyaslamak çok anlamlı olmayacağından bu gösteriyi tek başına değerlendirmek lazım.


Cirque Du Soleil Michael Jackson The Immortal World Tour

Öncelikle şunu belirtmek lazım; ben ilk akşamında izlediğimden belki diğer gösterilerde olmayan aksaklıklar bizde olmuş olabilir. İki ayrı dansta kostümlerden birinin ışıkları yanmadı. Kalabalık olan dansta yanmayan kostüm bir şeklide arada kaybolsa da dörtlü olan dansta çok barizdi. Hele ki arkadaki barkovizyona yansıyan görüntünün canlı olmadığı ve oradaki görüntülerde o dansçının kıyafetinin de ışıkları yandığı görüldüğünden daha da dikkat çekiciydi. Ama böyle söylediğime bakmayın bu sadece ufak bir kusurdu. 

Gösterinin esas problemi ses sistemindeydi. Tam olarak ne kaynaklıydı bilmiyorum ama ya ortamın akustiğinde ya da ses sistemi ve dolayısıyla ses ayarlamalarında ciddi anlamda sorun vardı. Yer yer rahatsız edici yükseklikte; basların ve tizlerin çok baskın olduğu; şarkı sözlerinin ve dolayısıyla Michael Jackson'un sesinin doğru düzgün anlaşılmadığı bir durum söz konusuydu. Hatta öyle ki yanımdaki arkadaşım onun sesi olmadığını bir başkasının söylediğini bile iddia edebildi.

Sinir olduğum bir diğer husus da gösteriyle değil anlayışla alakalı bir husus. Ben gittiğim özel gösteri ve yerlerden ufak da olsa bir hatıra almayı severim. Örneğin bir magnet, bir kar küresi ya da t-shirt. Eminim benim gibi bir sürü insan vardır. Bu gösterilerin çok güzel hatıralıkları olmasına rağmen ne bunun ne de Eylül ayında izlediğim Alegria'nın hediyeliklerine dair bir satış standı kurulmamıştı.

Tüm sorunlar bir yana muhteşem diyemeyeceğim ama kesinlikle çok güzel bir gösteriydi. Michael Jackson'ın fenomen haline gelmiş 20 parçası eşliğinde sergilenen görsel bir şölendi. Özellikle "I Just Can't Stop Loving You" şarkısı eşliğinde yerden kaç metre yukarıda dans eden çiftin sahne performansı muhteşemdi. Ayrıca "Dangerous", "Thriller" ve "Billie Jean" şarkıları eşliğindeki danslar süperdi. Ve tabi ki iki bayan müzisyenin performansı hayranlık uyandırıcıydı.

Uzun lafın kısası çok emek harcanmış, aldığının karşılığını veren, keyifli bir gece geçirmenizi sağlayan, iyi ki gitmişim dediğim güzel bir gösteriydi.

18 Şubat 2013 Pazartesi

Rihanna Geliyormuş Gidelim Dedik

Ehhh İstanbul'un nimetleri, güzellikleri bitmek bilmiyor benim için. Biraz fazla oldu bu ara ama yapacak bir şey yok. Dediğim gibi madem 35 yıllık memleketimi bırakıp buraya geldim; bari değsin.


İlk defa bir dünya starını izleme imkanım olacak. Merakla bekliyorum. Umarım bekleyişime değer.

11 Şubat 2013 Pazartesi

Gün Batımı

Her türlü sorunu, sıkıntısı bir yana İstanbul'da güneşli bir gün böylesi güzel batıyor. 






7 Şubat 2013 Perşembe

Günün Sözü

Bugün Bill Cosby'nin bu sözünü gördüm ve çok beğendim. Güne başlarken aklınızda bulunsun istedim.

"I don't know the key to success, but the key to failure is trying to please everybody"


5 Şubat 2013 Salı

İstanbul'da Yaşam

İstanbul'da olmanın en güzel yanı benim için her türlü aktiviteye acaba o hafta sonu ayarlayıp gidebilir miyiz; ya da "tüh hafta içiymiş" demeden bilet alıp gidebilecek olmak sanırım. Gerçi geldiğimizden beri henüz tiyatroya gitme fırsatımız olmadı ama gitmeyi çok istediğim iki aktiviteye biletlerimizi aldım. Biri daha önce iki kere izleme fırsatını bulduğum Cirque du Soleil'in yeni şovu "Michael Jackson The Immortal" diğeri de Londra'ya gittiğimde izleyip bayıldığım İngiliz müzikallerden biri olacağını tahmin ettiğim ve Queen'in muhteşem şarkıları ile harmanlanan "We Will Rock You"




Madem buradayım öyleyse her fırsatta bunu değerlendireyim; öyle değil mi?

1 Şubat 2013 Cuma

İstanbuldayım

Ne çok şey oldu buraya son yazdığımdan bu yana. Çok anlatacak şey var ama tam olarak zamanım yok. İstanbul'dayım artık. Her görenin sorduğu "ne yaptın; alışabildin mi?" sorusu içime fenalık getirdi. Tıpkı evlendikten sonraki 1 yıl gibi oldu. O zaman da bu sorularla muhattap olmuştuk. :) Neyse biz alışaduralım İstanbul'a siz de son 3-4 ay içerisinde İstanbul'dan objektifime yansıyanlara bakın.









Emirgan



Moda