25 Nisan 2011 Pazartesi

Yine Yeniden Mim

Canımcım Şizofrenik Human'dan yeni bir mim daha geldi. Ehhh yapmamak olmaz diyerek haftaya mim ile başlayalım bakalım.

Mim konusu : Duyularımıza ithafen;


En sevdiğin 3 görsel : Deniz içeren güzel bir manzara, 80'lerine merdiven dayamış yaşlı tonton teyze ve amcanın elele yürümesi, ben bir yolculuktan dönerken peronda beni bekleyen eşimin görüntüsü.

En sevdiğin 3 ses : Biraz uzakta bulunan oyun parkından gelen çocuk sesleri, bahçede ya da dolaştığım bir parkta bulunan kuş, ama özellikle serçe sesi, sıcak bir yaz gününde gittiğin bir akarsu üzeri gölgelikte suyun yavaş yavaş akış sesi. 
En sevdiğin 3 tat : Domates çorbası, kalamar, çay (en zor soru buydu) 
En sevdiğin 3 koku : Kahve kokusu, yeni yağan yağmurun ardından toprak kokusu, bulunduğum yere uzak bir noktadan yeni yakılan sigaranın kokusu.
En sevdiğin 3 his : Sevdiklerime sarıldığımdaki his, Roller coastera bindiğimdeki his, cümbür cemaat tüm sülale bir araya geldiğinde herkesten gelen neşeli seslerin yarattığı his.

21 Nisan 2011 Perşembe

İnternetten Yurt Dışı Alışverişe Sınırlama

Benim kadar çok yurt dışından alışveriş yapan insana en yapılmayacak şey oldu ve sınırlama geldi. Valla insanı delirtirler. Her yeni güne yeni yasak. Blogger açıldı derken olana bakın. Bugünkü yasak haberimiz şöyle;

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, elektronik ticaretin gittikçe artan şekilde kullanılması sebebiyle, gümrük mevzuatında yer alan 150 €'luk muafiyetin suistimal edildiğini ve bu sebeple bir sınırlama getirildiğini ifade etmiş. Bundan sonra 150 €'nun altında dahi olsa kozmetik ürünleri ile tedavi amaçlı olmayan gıda takviyeleri ve sporcu gıdalarının muafen posta ve hızlı kargo yoluyla getirilmesi tamamen yasaklanmıştır. Bunun dışındaki eşya için muafiyet hakkının kullanımına, 2 ayda en fazla 1, yılda en fazla 5 şeklinde bir sınırlama getirilmiştir.

3 gündür yaşadıklarımın üzerine bu haber şaka gibi geldi. Bugün neredeyse tüm öğleden sonram Esenboğa'da Gümrük ve MNG Kargo arasında geçti. Yurt dışından verdiğim bir siparişi kontrol eden gümrük memuru adres satırında yer alan işyeri ünvanımdan dolayı gönderiyi kişisel değil ticari olarak algılamış ve gümrük vergisi uygulanması için kenara çekmişti. Zaten 3 gündür telefonlarda onunla uğraşıyordum bugün de yaklaşık 3 saat orada geçirdim. Sağolsunlar "Gümrüğe giren çıkmaz" lafının doğruluğunu kanıtladılar. Hata olduğu kabul edilmesine rağmen yapacak bir şey olmadığını söyleyip; o kişinin hatasından dolayı girdiği gümrükten kurtarıp paketimi almak için ekstradan 288,47.-TL daha ödemek durumunda kaldım. Şaka gibi değil mi? Paketimin tutarı 159,50 $ idi. Yani kurtarmak için ödediğim ürünlerin tutarından daha fazla. :)) Sinirden saç baş yolabilir insan.

Gelen yeni yasak da olayın üzerine tuz biber ekti. Her gün yeni bir yasakla uyandığımız güzide ülkemize yeni bir yasak daha eklemenin gururunu yaşayanlara isyan ediyorum. Dillerine doladıkları globalleşme sözcüğünün anlamını bilmeyen insanların yönettiği canım ülkem daha nelere gebe acaba?? 

19 Nisan 2011 Salı

Mim

Canımcım Şizofrenik Human beni mimlemiş. Mim konusu; şu an kendi ruh halinizi anlatan, bir ezginin melodisiyle ya da bir şiirin satırlarıyla ya da bir veciz sözle ya da bir resimle aktarınız. Seçim sizin, hangisini istiyorsanız.

Seçtiğim şarkı : Enya - Only Time

Yıllar öncesinde ayıla bayıla izlediğim "Sweet November" filminin müziği. Esasında ruh halimle alakalı değil; sadece bugünün anlam ve önemi benim için bu şarkıyla özdeşleşmiş durumda. Kafamda bugüne dair yüzlerce kare fotoğraf olsa da sizlere tek sunabileceğim şarkı ve hayalgücünüz için ufak bir ipucu olur. Tıpkı bugün olduğu gibi şakır şakır yağmur yağan bir 19 Nisan gününde umutla geleceğe bakan, mutlu ama heyecanlı; gülen gözlerle etrafı izleyen ve her gördüğü yüze karşılık verme isteği duyan ama tek yapabildiği tökezlememek adına ufak adımlarla şarkının introsunun ardından salona giriş yapan bir gelin - damat canlandırın gözünüzün önünde. :)

Ben de mükerrerlik olmasın bu mimi ProGossiv3, Vişne Çürüğü.. ve A-H'ye göndereyim.

14 Nisan 2011 Perşembe

Koşun!!!


İstanbul'lular İstanbul Shopping Fest kapsamında bir çok markayı ucuza alırken biz Ankara'lılar melül melül bakıyorduk. Sanırım bizim bu mahsunluğumuza üzülen Mango ağzımıza bir parmak bal çalmaya karar vermiş. Bugün bazı Mango'larda indirim var. Beni ilgilendiren sadece Ankara olduğu için onun bilgisine sahibim. Ankara Tunalı Mango'da bugün 17:00 ile 21:00 arasında tüm ürünlerde % 25 indirim var. Sezonun başında gidip beğendiğim ve indirimde bakarım diyerek aklımın bir köşesine yazdıklarımı almak için bir uğramayı düşünüyorum.

10 Nisan 2011 Pazar

Fikrim Geldi!!!!

Evet evet fikrim geldi!! Son dönemde malesef çalıştığım kurumun İstanbul'a taşınması gündemde. Ben de İstanbul'a gitmek istemeyenlerden birisi olarak acaba ne yapsam; ne etsem de Ankara'da kalsam grubunun bir üyesi olarak bugün aklıma bir fikir geldi. Her zaman derim; başarılı olmak için ya yapılmayanı yapmalı ya da Türkiye'de olmayanı getirmelisin diye. İşte bu düşünceden hareketle çok acıktığım bir anda aklımda bir ampul çaktı.

Amerika'da olduğumuz süre içerisinde defalarca kere yediğimiz ve bayıldığımız bir zinciri Türiye'ye getirmek. IN-N-OUT Burger. Zamanında Jackson Rathborne'un bir röportajını çevirmek amacıyla okurken en sevdiği fast-food'un IN-N-OUT Burger olduğunu öğrenmiştim. Kendimi ona yakın mı hissettim bilinmez ama Amerika'dayken bu röportaj aklıma geldi ve hadi deneyelim dedim. Denemekle kalmadık ikişer tane hüplettik. :)


1948 yılında kurulan IN-N-OUT Burger'in tamamı California, Arizona ve Nevada eyaletlerinde olmak üzere 258 tane şubesi bulunuyor. Girdiğimiz her şubesinde yoğun bir kalabalık ile karşılaşıyorsunuz. Adamlar iyi oldukları tek şeyi yapıyorlar; çeşit yapma gereği hissetmemişler. Menülerinde sadece hamburger ve onun türevi olarak çizburger ile double çizburger var. Tabi ki patates kızartması ve kola eşliğinde. Ama patatesler dondurulmuş falan değil; gayet taze ve her biri restoranda kızartılmadan önce doğranıyor. Et olarak da %100 dana eti kullanıyorlar. Ortaya ise muazzam görüntülü enfes bir lezzet çıkıyor ve asla bir tane yeterli olmuyor. İki tane yemeden rahat edemiyorsunuz. :) Biz burgerleri gelir gelmez tüketmekle o kadar meşguldük ki fotoğraf falan çekmek aklıma gelmedi. Görsel bu siteden alınmıştır.


Valla ne Mc Donald's ne Burger King ne de Arby's; kesinlikle favorim IN-N-OUT Burger. Eğer ki İstanbul'a taşınma işi kesinleşirse Amerika'nın geri kalanına bile vermedikleri franchise hakkını  Türkiye'de bana verirler mi sanmam; ama denerim. :) Neyse eğer yolunuz o bölgeye düşerse mutlaka deneyin; hatta bir değil en az iki tane de benim yerime yiyin lütfen.

4 Nisan 2011 Pazartesi

Bir Fobim Vardı Adı Bile Yoktu...

Evet adını fobiler listesinde bile bulamadığım; ama yakın arkadaşlarımdan birisinde de olduğunu bildiğimden fobi olarak tanımlayabileceğim bir fobim var. Belki de vardı demeliyim. Çünkü yenmiş olma ihtimalim var.  

En iyi tanımlama olarak boşluk fobisi diyebilirim. Genellikle ilk duyanlar tarafından yükseklik korkusundan bahsettiğim zannedilse de yükseklikle alakası yok. 6. katta oturan biriyim ve balkondan ya da camdan rahatlıkla sarkarak bakabilirim ya da birçok yüksek binanın tepesine çıkıp etrafı rahatlıkla izlemişimdir. Benim bahsettiğim 1 metre yükseklikte bile olsun fark etmiyor. Altı boş olan basamaklar; örneğin metal yangın merdiveni, ya da tahta ve ipten yapılan aralarında ufak boşuklar bulunan köprüler gibi yerlere basmakta zorlanıyorum. Mümkünse basmamayı tercih ediyorum. Yok mecbursam genelde bacaklarım titreyerek hızlıca koşarak geçmeliyim. Durup düşünmeye kalktığımda yanımdakinin koluna yapışıp olduğum yerde donuyorum çünkü.

Böylesine bir fobisi olan insanın gitmemesi gereken birkaç yer vardır. Bunlardan birisi de Grand Canyon Skywalk. :)


Duymuşsunuzdur; 2007 yılında Grand Canyon milli parkından Las Vegas'a 100-150 km daha yakın bir bölgede yine Colorado Nehri'nin üzerinde Grand Canyon'a bakan bir seyir terası yapıldı. Ama ne seyir terası. Esasında bir kaç farklı etaptan oluşan bu projenin en önemli bölümü yukarıda kendi çektiğim fotoğrafta gördüğünüz bu seyir terası. Bunu haricinde başka izleme alanları, kızılderili kabilesinin kamp alanının canlandırıldığı bir bölüm vs. var.


Bu da kızılderili kabilesinin kamp alanından kendi çektiğim bir görüntü.


Las Vegas'tan turlar var ancak biz zaten Amerika'nın doğu kıyısını araba ile dolaştığımızdan arabamız vardı ve onunla gitmeyi tercih ettik. Grand Canyon Skywalk'a Las Vegas'tan yaklaşık 3 saatlik bir yolculukla ulaşıyorsunuz. Ama Nevada ile Arizona arasında saat farkı olduğundan 1 saat de oradan kaybediyorsunuz. Bir bunu hesaba katamadığımızdan kapanış saatinden önce dolaşma programımızı tam olarak tamamlayamadık. :( Yolun bir kısmı otoban, bir kısmı gidiş geliş güzel bir asfalt yol, son kısmı ise toprak yol. Allahtan tedbirliyiz de cip kiralamıştık; hiç zorluk çekmedik. Yoldan resimlerimiz...

Karşıdan gelen mor renkli araç tur otobüslerinden birisi. Biz yeni gidiyoruz ama erken gidenler dönüş yoluna geçmişti bile.


Kızıl kayalıklar karşıdan göründü bile...

Az kaldı son 30 km.'lik toprak yola geldik bile.


Hertz'den kirladağımız Chevrolet cipimizi kullanan ben.


Ve huzurlarınızda uçsuz bucaksız, dibi görünmeyen Grand Canyon.



Bir müddet bulunduğumuz yerden manzaranın tadını çıkardıktan sonra bir cesaret buralara kadar gelmişken Skywalk yapmamak olmaz dedim ve çıktım. Ayağınıza bir galoş giyiyorsunuz ve güvenlikten geçip terasa çıkıyorsunuz. Terasın her tarafı cam; ancak korkulukların bulunduğu kısımlar buğulu cam, ortası ise şeffaf cam. Bir de camların aralarında 1 cm'lik boşluklar var. Aman tanrımmmm!!! Sanırım kalpten gideceğim.

Derin bir nefes alıp ilk adımı attım ve terasa çıktım ama çıktığım noktada kedi misali korkuluklara yapıştım kaldım; hareket edemiyorum. Yanımdan insanlar geçiyor, küçük çocuklar korku nedir bilmez halleriyle yerde yuvarlanıyor, etraftaki herkesten hayret nidaları yükseliyor, eşim şaşkınlık ve hayranlıkla etrafa bakınıp geziniyor ama bir yandan da beni yüreklendirmeye çalışıyor; ben ise gözlerim ayağımdaki galoşlarda, sinirden ve korkudan gülüyor ama korkuluktan elimi bir an olsun ayırmıyorum. Kilitlendim kaldım. Tek yapabildiğim "ne işim var benim burada" diye söylenerek gülmek. Bu vaziyette geçen yaklaşık 15 dakikanın ve bir iki başarısız denemenin sonunda bir bebeğin ilk adımı gibi ürkek ve çekingen bir adımla buğulu camdan şeffaf cama geçiş yapabildim. Önce korkak korkak sonra biraz daha cesurca adımlar atarak dolaştım, manzaranın tadını çıkarttım hatta o çok korktuğum camın üzerinde yatarak poz bile verdim. :))

İlk açıldığı zamanlarda insanların fotoğraf makinalarına izin veriyorlarmış. Ama gelinen durumda bırakın fotoğraf makinasını, cep telefonuna, çantaya bile müsade etmiyor; girişte size tahsis ettikleri bir dolapta çıkışta alınmak üzere saklıyorsunuz. Yani terasa elinizde sadece bir adet dolap anahtarı ile çıkabiliyorsunuz. Orada bir kaç fotoğrafçı herkesle tek tek ilgilenip fotoğraflarını çekiyor. Gittik mi gittik. Çıktık mı çıktık. Hatta fotoğraf için yerlere bile yattık. Ancak gelin görün ki tanesini 30 $'dan sattıkları için soycuncu olarak addedip fotoğraflarımızın hiçbirisini almadık. O nedenle orada malesef fotoğrafımız yok. Ama sizi Grand Canyon Skywalk'un sitesinden aldığım fotoğraflarla başbaşa bırakayım.




Dünyadaki o tarih itibariyle inşaa edilmiş tüm gökdelenlerden çok daha yüksek. Resimde en yüksek binalarla karşılaştırılmış. 


Fobim geçti mi bilmem ama ölmeden önce yapılacaklar listemden bir şeyin daha üzerini çizmenin mutluluğuyla otele döndüm. Darısı listedeki diğerlerinin başına...