12 Temmuz 2012 Perşembe

Yavru Vatan'da 3 Gün

3 günlük tatili fırsat bilmiş ve Kıbrıs'a gitmiştik. Yaklaşık 1,5 ay oldu gideli ama ancak fotoğrafları bir araya getirip yazma imkanı buldum. Öncelikle kaldığımız otel Noah's Ark yani Nuh'un Gemisi


Noah's Ark - Nuh'un Gemisi


Geçen yıl açılan Kuzey Kıbrıs'ın en yeni oteli unvanını elinde halen tutan bir otel. Bildiğiniz bir gemi formatında dizayn edilmiş. Neredeyse tüm odalarının süper bir deniz manzarası. Hani klasik vardır ya kara tarafı oda yok deniz tarafı oda diye bir ayrım; işte bu otelde yok. Çünkü otel tek taraflı ve tüm odalar aynı yöne yani denize bakıyor. Her odanın manzaralı oluşu çok büyük bir artı otel adına.


Noah's Ark - Nuh'un Gemisi


Ayrıca odaları içi de kesinlikle muhteşemdi. Döşeme tarzı olarak da süperdi ama esas beni en çok etkileyen tavanların yüksekliği oldu. Şato izlenimi veren belki 4 belki 5 metrelik tavanlar insana acayip bir ferahlık veriyor. Oda da zaten kocaman. Öyle tıkış tıkış bir hali yok. Yatak heybetlice ortada duruyor ama etrafında belki iki katı alan kalmış vaziyette. 


Noah's Ark - Nuh'un Gemisi
Biraz da lobiden görüntüler.


Noah's Ark - Nuh'un Gemisi

Noah's Ark - Nuh'un Gemisi


Yemekler gayet başarılıydı. Sadece ana yemekler de değil; hem zeytinyağlı ve meze masası hem de tatlı grubu gayet lezzetliydi. En büyük sorun garsonlardı. Bir yerlerden toplama oldukları çok bekli ve insanı rahatsız edecek uyuzluktaydı. Özellikle komiler. Belki misafirleri daha rahat ettirmek için öyle dizayn edilmiş bilmiyorum ama su için ya da kahvaltıdaki çay için dahi garsonla muhatap olmak ve onun keyfini beklemek çok gereksiz olmuş. Yetişemiyorlar. Diğer tüm otellerde olduğu gibi ortalarda 2-3 noktaya su, çay gibi sıklıkla alınan içecekleri koysalar ve diğerleri için garsonları görevlendirseler daha iyi olurmuş. Ama nasılsa tatile geldik diyerek benim gibi biraz geniş takılırsanız fazlasıyla tatmin edici bir otel olduğunu düşünürsünüz.  


Ancak otelin mevkisi biraz sıkıntılıydı. Gitmeyi düşünenler bunu mutlaka göz önünde bulundursunlar. Yeri denizin ve kumsalın daha güzel olduğu Bafra Tatil Bölgesi'nde. Trafik Türkiye'nin aksine sağdan aktığı için biraz çekindik ve araba kiralamaktan vazgeçip hava alanından otele taksi ile gittik. Bu mesafe için 120 TL ödedik. Sonrasında öğrendik ki turizm acentesinin kişi başı 35 TL'ye transfer imkanı varmış; dönüşte bunu kullandık.  


Otel Girne'ye 65, Lefkoşa'ya 60, Gazi Magosa'ya ise 40 km. uzaklıkta. Sadece tatil amaçlı gidiyorsanız sorun yok; ama bizim gibi gitmişken biraz da dolaşırız diyorsanız sorunlu. Otelin önünden ya da yakınından dolmuş, otobüs gibi bir toplu taşım aracı gitmiyor. Ulaşım özel araçlarla ya da taksilerle sağlanıyor. Otelden Girne'ye taksi 150 TL yazar dediler; bir de o kadar dönüşü tutacak. Ehh tabi Girne yakınlarında gitmek istediğimiz manastır, şehitlik de var. Oraları da dahil edersen ne kadar tutar bilemeyiz. O yüzden biz kişi başı 70 TL verip bir Lefkoşa-Girne turuna katıldık. Otelimiz çok güzeldi ama gitmişken Girne'yi de gezeriz diyorsanız biraz daha fazla verip Girne'ye daha yakın olan Cratos Premium ya da başka bir otelde kalmanızı tavsiye ederim.


Gelelim katıldığımız turdan bize kalanlara. Öncelikle rehberimiz süperdi. Kendisi uzun yıllar öğretmen olarak çalışmış; ardından emekli olmuş bir Kıbrıslı. Otelden Lefkoşa'ya giden yol boyunca bize geçtiğimiz köyler ve insanlar, kendi çocukluğu, Kıbrıs Barış Harekatıyla alakalı bir sürü hikaye anlattı. O günleri görmemiş olsak da inanın dinlerken gözlerim yaşardı. 


İlk olarak Lefkoşa'ya ve orada Barbarlık Müzesi'ne gittik. Barbarlık Müzesi denen gerçekten bir yaşanmış barbarlık örneği. 1963 yılının Aralık ayında başlayan olayların sonucunda taranarak karısı, çocukları ve komşusu öldürülen Binbaşı Nihat İlhan'ın evi. Etraftaki kurşun delikleri, sefalet görüntülerinden içeride fotoğraf çekmek hiç içimden gelmedi. 


Barbarlık Müzesi - Lefkoşa
Sonrasında otobüsümüz ile sınıra yeşil hat denen bölgeye gittik. Kuzey ile Güney arasındaki sınırın yeşil brandalar gerilen tel örgüler ile sağlandığı bir yer.


Yeşil Hat - Lefkoşa
Aradaki güvenlikten sorumlu olan Birleşmiş Milletler.


Lefkoşa
Dikenli tellerin ardından Güney Kıbrıs'ın görüntüsü..


Lefkoşa
Sonra otobüsümüzden inip çarşıya  doğru yürümeye başladık. Etraf bakımsız ama çok güzel evlerle çevrili. Hepsi tarihi eser niteliğinde olduğundan yıkımına izin de yok. Keşke çevre düzenlemesine ayıracak biraz para olsa, o kadar güzel sokaklar yaratılır ki..


Lefkoşa
Lefkoşa
Çarşı içerisinde ise sınır kapısı yer alıyor. Eskiden bu caddenin tamamı üzerine kurulu tek bir çarşı varmış; şimdi ise çarşının bir kısmı Güney'in sınırı bir kısmı ise Kuzey'in sınırı içerisinde.


Sınır Kapısı - Lefkoşa
Böylesi şehrin ortasındaki sınır kapısına olan şaşkınlığı attıktan sonra meşhur kapalı çarşısını gezdik, biraz dinlenip biralarımızı yudumladık.


Kapalı Çarşı - Lefkoşa


Kapalı Çarşı - Lefkoşa
Sonrasında Girne'ye doğru yola çıktık. Ancak Girne'den önce Kıbrıs'ın ikinci büyük şehitliği olan Karaoğlanoğlu Şehitliği ile açık hava müzesini gezdik. Burası Kıbrıs Barış Harekatının başladığı nokta. Türkler karaya buradan çıkmış.


Karacaoğlanoğlu Şehitliği - Girne


Karacaoğlanoğlu Şehitliği - Girne


Karacaoğlanoğlu Şehitliği - Girne

Karacaoğlanoğlu Şehitliği - Girne

Karacaoğlanoğlu Şehitliği - Girne
Şehitlikte bulunan iki bronz heykel Türk Ordusu ile Kıbrıslı muharipleri temsilen yapılmış. Daha donanımlı olan Türk askerler...

Karacaoğlanoğlu Şehitliği - Girne
Yardım bekleyen ve mücadeleden dolayı bitap düşmüş muharipler...


Karacaoğlanoğlu Şehitliği - Girne
Şehitliğin ardından Girne'de yaklaşık 2 saatlik bir serbest zamanımız vardı ve biz neredeyse tamamını gayet keyifli bir yemek için harcadık. Kıbrıs'ın meşhur şeftali kebabını güzel bir şarap eşliğinde yedikten sonra bu geziye çıkarken en çok merak ettiğim yer olan Bellapais Manastırı'na doğru yola çıktık. 


Manastır Beşparmak Dağlarının eteğindeki bir köyün içerisinde yer alıyor. Ama o kadar sevimli bir köy ki görmeniz lazım. Muhteşem bir deniz manzarası bir o kadar güzel çiçekler ve doğa...


Bellapais Manastırı - Girne
Bellapais Manastırı - Girne

Bellapais Manastırı - Girne

Bellapais Manastırı - Girne

Bellapais Manastırı - Girne

Bellapais Manastırı - Girne

Bellapais Manastırı - Girne

Bellapais Manastırı - Girne

Bellapais Manastırı - Girne
Tam gittiğimizde bir de düğün vardı. Çok tatlı bir İngiliz çift evleniyorlardı. Kesinlikle evlenmek için muhteşem bir yer.


Çok istememe rağmen maalesef St. Hilarion Kalesine gidemedik. Tek başımıza turdan ayrılıp gidecek süremiz yoktu; orası uzak ve yolu çok virajlı diye de tur programlarına dahil edilmezmiş. Bir daha ki gidişimizde Girne'ye daha yakın bir otelde kalıp mutlaka oraya gidecek ve bir kez daha Bellapais'e gideceğiz. Orayı çok beğendik çünkü. Biraz uzun bir yazı oldu ama umarım sıkılmamışsınızdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder