25 Şubat 2011 Cuma

Yeni Trend Retro Ahizeler


Son dönemde herkesin dilinde bu ahizeler var. Oysa teknolojinin gelişimine bağlı olarak bu kocaman ahizeli telefonlardan kurtulalı çok olmuş; gazetelerin de yardımıyla hemen herkesin evine bir telsiz girmişti. Şimdi tekrar nereden çıktı bunlar?

Son dönemde cep telefonunun kullanımının artmasına bağlı olarak kişilerin maruz kaldıkları radyasyon oranı da artmış; bu durum da firmaları bu konuda bir çözüm bulmaya itmiştir. Buldukları çözüm ise bu kocaman ahizeler olmuş.


Cep telefonlarının yaydığı radyasyonun % 96'sını azaltan bu aletler tamam sevimli falan ama kocaman be kardeşim!! Telefonların küçüldüğü, hatta küçük telefonun makbul olduğu günümüzde bu koca şeyi yanında taşımak bence büyük külfet. Ancak işyeri ya da ev kullanımı için uygun olabilir diye düşünüyorum. Ehhh onun için de gereksiz.

Resimler bunların ilk yaratıcısı yubz sitesinden. Firmanın Türkiye temsilcisi Aksoy Dış Ticaret; ancak henüz Türkiye'de tam olarak yaygınlaşmadı. Online olarak almayı düşünürseniz ürün fiyatının 3-4 katı kargo ücreti ödemeniz gerekiyor. Fiyatlarına gelirsek Nordic Limited Edition olan metalik serisi 59,95 $ diğerleri ise 49,95 $

Nordic Limited Edition


Zaten şu an için benim telefonuma uygun versiyonu yokmuş ama olsa da valla bu koca şeyi pek alıp da yanımda taşımayı düşünmem. Yok illa alırsam da Artist serisi olan desenlilerinden almak isterim.

Artist

Artist 2011

21 Şubat 2011 Pazartesi

Momiji Bebekleri


Bunlara tek kelimeyle ba-yıl-dım.

Bugün sabah işyerime gelip de Trendyol'da bu küçük bebekleri görünce resmen aşık oldum. Momiji bebekler. İngiltere'den ithal edilen bu bebekler reçineden yapılmış ve elde boyanmışlar. 8 cm. boyunda olan bu bebeklerin alt kısımlarında mesajınızı gizleyebileceğiniz küçük bir bölümü mevcutmuş. Özel koleksiyon ürünü olan bebeklerin çok fazla çeşidi var.

Normalde Mesaj Bebekleri sitesinde 35 TL'ye satılan bu bebeklerin koleksiyonunun çok küçük bir kısmı Trendyol'da 26.90 TL. Ben dayanamayıp 2 tane aldım. İşte benimkiler...

SOUL

GIGGLES

Umarım ileride diğer çeşitleri de gelir. Çok sevdim ben bu ufaklıkları.

20 Şubat 2011 Pazar

Black Swan


Black Swan bu yılın en iddialı ve en çok beklenen filmlerinden birisi. Natalie Portman, bu filmdeki performansı ile Golden Globe'u aldı ve Oscar'ı da kucaklamaya hazırlanıyor. Filmi, geçen haftalardan birinde izleme imkanı buldum ve Natalie Portman'ın oyunculuğuna hayran oldum. Gerçekten inanılmaz bir performans sergilemiş ve kesinlikle ödülü hak etmiş.

Çocukluğumda en yakın arkadaşımın balerin olmasından mı kaynaklanıyor bilmem ama baleyi çocukluğumdan bu yana severim. Zaten 80'li yılların dans filmleri ile büyümüş bir neslin üyesi olduğumdan dans filmlerini oldum olası ayıla bayıla izlemişimdir. Ehhh dans olunca bu filmi de izlemek benim için farz oldu.

Film klasikleşmiş Kuğu Gölü'ne farklı bir soluk getirmek isteyen yönetmenin, yeni bir başrol oyuncusu ile bu projesini uygulamasını üzerine kurulu. Başrol için seçilen Nina, annesi gibi o da kendisini baleye adamış ve baleden başka hiçbir şey düşünmeyen bir kız. Nina'nın doğumu ile kendi hayallerinden vazgeçen anne, artık bu hayalleri Nina ile yaşatıyor. Nina ise oynayacağı başrolün hakkını vermek için her şeyi yapmaya hazır bir balerin.

Psikolojik gerilim tarzındaki bu film, New York'un arka mahallelerinde geçiyor ve tarzına uygun olarak çoğunlukla kasvetli bir havası var. Final sahnesiyle devleşen Natalie Portman'ın ardından her ne kadar klasik müzikten çok haz etmesem de Tchaikovsky'ye bile hayran oldum. Filmin olayını tam olarak bilmediğimden bazı sahnelerde "nasıl yani yaaa" diyerek izledim ve izlemesi daha keyifli oldu. İzleyeceklerin spoiler veren anlatımlardan kaçınmalarını tavsiye ederim.

17 Şubat 2011 Perşembe

Sevgili İle Pizza Gecesi

Sevgililer Günü bana hiçbir şey ifade etmeyen günlerden biri olduğu için doğal olarak bu yıl da kutlamadık. Ancak bu benim için geçenlerde -geçenlerde dediğim 2 ay olmuştur- denediğim ve ne zamandır tekrarlamak istediğim Dr.Oetker Pizza Un'undan pizza yapmak için fırsat oldu. Gayet kolay uygulaması olan bir ürün; zaten daha önceden yaptığım için de deneyimliyim :) Esas olay malzemelerin hazırlanma aşamasında. Sonrası gayet kolay.

Pizza Hut Hellim Spesiyali kaldırdığından beri hellimli pizzaya hasret kaldığımızdan kendi hellimli pizzamızı kendimiz yapalım dedim ve bir kez denedim. İşte bu da ikinci denememiz. Malzemeler yıkanmış kurumak için bekliyorlar. Toplu geçiş fotoğrafı :)


İçindekilere bakarsak doğal olarak kaşar, hellim peyniri, mantar, domates, kırmızı biber ve yeşil biber. Ve her biri hazırlanmış tepsideki yerlerini almadan önce mayolu geçiş...


Veeee işte sonuç. Bu fotoğrafları da talan olmadan çekebildim. Bundan sonrası tufan :))



Her ne kadar domateslerin çekirdekli kısmını çıkarmış olsam da sanırım mantarlardan dolayı yine biraz sulandı. Çözümü için önerileriniz varsa beklerim. Şimdilik aklımdaki düşünce bir dahaki sefere biraz kurusunlar diye mantarları en üst kata ve biraz daha az koymayı deneyeceğim. Ama her halükarda güzeldi ve afiyetle yiyip bitirdik.

Denemek isterseniz kesinlikle tavsiye ederim. Pizzanın benim adıma esas sorunu olan sosu da içinde toz olarak bulunuyor. Onu su ile karıştırıp yoğun kıvamlı güzel bir sos elde ediyorsunuz. Hamurunun da yapımı gayet kolay. Sonuç ise süper lezzetli...

7 Şubat 2011 Pazartesi

Henry ve Alice'in Gizli Yaşamı

Geçtiğimiz hafta Ankara'da İzmir Devlet Tiyatrosu'nun bir turne oyunu vardı. İzmir ve Antalya'nın şimdiye kadar gittiğim oyunlarının tamamı eğlenceli olduğundan olumlu bir önyargı ile oyuna gittim. Zaten ismi ve kısacık verilen konusu da ilgimi çekmişti. Genel prensip olarak 4-5 kişiden az oyuncunun bulunduğu oyunlara gitmesem de 2 kişilik olan bu oyun için kuralı bozdum. Oyuncu kadrosu kısıtlı oyunlardan epey bir dilim yandı. Çok sıkıldığımız, çıkmak istediğimiz, ağır oyunlar ya tek ya da 2-3 kişilikti.

Oyunun en büyük handikabı 2 kişilik oluşu gibi görünse de; o iki kişi kılıktan kılığa girdiğinden olsa gerek kalabalıkmış izlenimi verdi ve bu konu hiç rahatsız etmedi. Çok matah bir dekoru olmasa da ışık ve ses sitemi çok güzel kullanılmıştı. Oyundaki şarkı seçimleri çok başarılıydı. Başından sonuna kadar devam eden ışık oyunları ise oyuna renklilik getirmiş.

Özlem Başkaya ve Taner Yılmaz çok uzun yıllardır evli olan, seks hayatları yıllar önce bitmiş ve evlilikleri çoktan yıpranmış bir çifti canlandırıyorlar. Farklı kulvarlarda olan ikili, evlilik hayatlarındaki boşluğu kendi hayal dünyaları ile doldurmaya çalışıyorlar. Bir kısmı gerçek bir kısmı ise fantezi dünyasında geçen oyun biraz erotik, biraz komik, genel olarak ise eğlenceli olarak tanımlanabilir. İlk yarısı çok daha keyifli olan oyun, yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Oyunculuk olarak çok akılda kalmayacak olsa da başarılı olan oyunun en büyük sıkıntısı sonunda bence. Çok sıradan... Keşke çok daha can alıcı bir son olsaydı.

Oyun hakkında daha fazla bilgi almak; oyundan resimlere bakmak için devlet tiyatrolarının resmi sitesine uğrayabilirsiniz. Buraya buyrunuz.

4 Şubat 2011 Cuma

Kafaluka

İşyerimdeki doğumgünü kutlamasının ardından akşamki kutlamayı yeni açılan bir balık restoranında gerçekleştirdik. Kafaluka... Zaten balık düşkünü olduğumuzdan bu mevsim için çok yerinde bir tercih oldu.

Esasında çok da yeni açılan bir yer değil. Açılalı 4-5 ay olmuştur ancak biz yeni fırsat bulabildik. Tabi bu tarz yerlerde benim aklım sonradan başıma geldiğinden genelde ya fotoğraf çekmeyi unuturum ya da iş işten geçtikten, tabaklar silinip süpürüldükten sonra fotoğraf çekmek aklıma gelir. O nedenle sofra fotoğrafı yok. :)


Mekan çok sevimli döşenmiş. Bodrumvari bir havası var. Her yerde Bodrum'un o meşhur mavisi hakim. Duvarlara Bodrum kapıları monte edilmiş, sandalyeler mavi beyaz ve sırtları balık desenli, tavandan lamba olarak kullanılan su kabakları sarkıyor. Çok şirin, çok sıcak bir ortam.
Soğuk mezeler ve salatalar gayet başarılı olmasına rağmen kalamarını pek beğenmedim. Gerçi Amerika'daki kalamarların yanında burada yediğimiz her kalamar güzel ama... Ana balık olarak çinekop yedik ve o da gayet güzeldi.


Gecenin bonusu canlı müzikti. Canlı müzik olduğundan bihaber olduğumuzdan bu bizim için gayet güzel bir sürpriz oldu. Gayet başarılı, üç kişilik bir gruptu. Bayanın sesi çok başarılıydı. Eski pop şarkılar söylediler ve bayanın sesi Candan'ın parçasıysa ona doğru; Sertab'ın parçasıysa ona doğru kayıyordu. Güzeldi, kesinlike tekrar gidilebilir. Her Salı ve Perşembe ordalarmış. Aklınızda bulunsun. 


Veeee bugün yine iş yerindeyim. Bir yıl daha gitti hayatımdan, ne kadar kaldı geriye meçhul... O zaman her günü sonmuşcasına yaşamak lazım.

3 Şubat 2011 Perşembe

Bugün Benim Doğumgünümmm

Evet başlıktan da anlaşılacağı üzere bugün benim doğumgünüm. Her ne kadar koca kazık kadar olsam da bunu kutlamaktan asla vazgeçmiyorum. Benim kutlamayı çok sevdiğimi bilen çok sevgili kocam da bana bugün bir sürpriz yaptı ve yenebilen buketlerden gönderdi. Bonny food... Gerçekten çok güzel işler yaratıyorlar. Birbirinden farklı yüzlerce çeşit bulabileceğiniz ve aklınızı yitirebileceğiniz bu siteye önden buyrun.

Talan olmadan önce hemen fotoğrafını çektim. İşte benim buketim.



Üstteki iki renkli yumurtalar çikolataya batırılmış çilekler.  Alt sıradaki kırmızılı siyahlarlar çilekli brownie, onun altındakiler fındıklı brownie, en alt sıradakiler ise çikolataya batırılmış kurabiye. Şimdi bana afiyet olsun...